Burdur Gölü: Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Burdur Gölü, “dönem dönem” gündeme gelen ama bir türlü ilerleme kaydedemediğimiz konulardan biri. Soruna nereden yaklaşsak elimizde kalıyor; çareyi önce sorunu tespit etmekte, sonra da çözüm bulmakta arıyoruz. Şimdilik en doğrusu da bu gibi görünüyor.
Son 20 yılda Burdur Gölü’nün çekilmesinin nedenlerine baktığımızda çeşitli sebepler karşımıza çıkıyor:
- Küresel ısınma ve buna bağlı olarak iklim değişikliği, yağış rejiminin düzensizliği ve buharlaşma
- Burdur Gölü su havzasında 1700’e yakın kaçak sondaj ve yüzlerce kayıtlı sondaj
- Üreticilerin suyu gereğinden fazla kullanması
- Burdur Gölü’ne su sağlayan akarsuların barajlarla kapatılması
Bunlar, bugüne kadar gündeme gelen tespitler. Geçtiğimiz günlerde Burdur Valisi Sayın Ali Arslantaş başkanlığında çevrimiçi düzenlenen bir toplantıda, Burdur Gölü meselesi yeniden ele alındı. Toplantıya katılan bir gazeteci olarak, gerçekten verimli bir toplantı olduğunu söyleyebilirim.
Toplantıda muhtarından valisine, uzmandan akademisyenine, gazeteciden belediye başkanına kadar herkes görüşlerini belirtti ve birçok yeni tespitle karşılaştık. Ben de kendi penceremden bir tespitte bulunarak katkıda bulundum.
Burdur Gölü, Burdur merkezde bulunan bir tektonik göldür. Tektonik göl, tektonizma sonucu oluşan çanaklarda suların birikmesiyle meydana gelen göllerdir. Yani, bulunduğu havzada su birikmesiyle oluşur ve bu havzada suyun birikmesi için dış kaynaklardan su gelmesi ve bu suyun tükenmemesi gerekir.
1980’li yıllarda Çendik Motel’den göle atlanarak girilebilen Burdur Gölü, son 30 yılda neden bu kadar çekildi? Benim tespitlerimden biri, Burdur merkez ilçesinin nüfusunun son dönemde epey artmış olması. 1985 yılında Burdur merkezin nüfusu, merkez köyleri de dahil, 85 bin civarındayken, bugün bu nüfus 120 bini geçmiş durumda. Son 30 yılda 35 bin kişilik bir nüfus artışı söz konusu.
Devlet Su İşleri’nin (DSİ) verilerine göre, Burdur Gölü’nün yıllık su kaybı 17 milyon metreküp. Bir insanın yıllık su tüketimi ortalama 800 metreküp olduğuna göre, bu değeri 35 bin ile çarptığımızda Burdur’un nüfusa bağlı yıllık su tüketimi 28 milyon metreküp artmış demektir. Aslında bu hesap, Burdur Gölü’nün su kaybını net bir şekilde açıklıyor.
Doğal olarak Burdur Gölü’ne akan sular durduğunda ve nüfus arttıkça su tüketimi de artarsa, Burdur Gölü’nün beslenmesi azalacaktır. Burdur Gölü’nün kurumaya başlamasının temel sebebi biz Burdur halkıyız.
Peki, Burdur Gölü olmazsa olmaz mıdır? Burdur Gölü’nden ne gibi faydalar elde ediyoruz? Yıllarca şehre ve organize sanayiye atığını döken bizler, bunları görmezden gelip gölümüzün çekilmesini mi tartışmaya devam edeceğiz?
Maalesef tespitler yapıyoruz ve çözümler de söylüyoruz: “Göle kaynak su bulalım, suyu tasarruflu kullanalım, kaçak su sondajlarını tespit edelim, vahşi sulamanın önüne geçelim, suyu az tüketen bitkiler üretimde kullanalım” gibi. Peki, bu çözüm önerilerini hayata geçirecek miyiz?
Doğanın dengede olduğunu ve doğaya kötü davrandığımızda bunun bir bedeli olacağını, bedelini ödemeden düzelmeyeceğini biliyoruz. Biz Burdur halkı olarak bilinçli olmazsak, ödeyeceğimiz faturanın bedeli ağır olur.
Son olarak, Burdur Valisi Sayın Ali Arslantaş’ın “konuşmaktan çok eyleme geçeceğimiz yeni dönemin başlangıcı olması” temennisine katılarak, hem Burdur halkı olarak hem de ilimizi yönetenler olarak artık icraat vakti olduğunu kavramalıyız.